26 Ağu 2014

Gezi Rehberi: Arezzo

Arezzo, Toskana bölgesinde bulunan yaklaşık 100 bin nüfuslu ufacık ve ama çok sevimli bir şehir.


Demiryolu ile ulaşım oldukça kolay çünkü zaten tren istasyonu neredeyse şehrin ortasına bırakıyor. Her italyan şehrinde olduğu gibi ilk önce yapmanız gereken bir 'tourist information' bulmak. Çünkü buradan ücretsiz edineceğiniz harita sayesinde şehirde gezilebilecek her noktaya kaybolmadan ulaşabilirsiniz.

Şehre ilk adım attığınızda sizi öncelikle Piazza della Repubblica meydanında kitapçılar karşılayacak. İkinci el kitap satan bu kitapçılarda gözüme çarpan kitabı sizinle paylaşmalıyım: Elif Şafak'ın 'Baba ve Piç'i (La Bastarda di İstanbul).


Via Guido Monaco boyunca ilerliyoruz ve karşımıza caddeye adını veren Guido Monaco'nun heykeli çıkıyor. Kendisi ortaçağda müzik hayatına önemli katkılarda bulunmuş, günümüzde kullanılan modern müzik notasyonunun babası sayılıyor. Doğum yeri net değil ama Arezzolular bayağı sahiplenmiş gibi duruyor.

Buradan en büyük meydan Piazza Grande'nin yolunu tutuyoruz. Zaten şehir çok küçük, kaçıracağınız bir şey olacağını sanmıyorum.
İlk başta gözümüze çarpmayan bir ayrıntı birden dikkatimizi çekiyor: Arezzo, 'La Vita é Bella' (Hayat Güzeldir) filminin çekildiği şehir!!!
Onlar Hayat Güzeldir filminin Arezzo'da çekilmiş olmasından çok gurur duyuyorlar. Ayrıca bunu bir turizm hamlesi haline getirip filmin her karesinin nerede çekildiğini gösteren tabelalar koymuşlar. Mesela aşağıdaki sahneler meydanda çekilmiş o yüzden tabelası meydanda duruyor.



Filme ait sahneler
Bizim gözümüzden film sahnelerinin çekildiği yerler



Bir edebiyat öğrencisi olarak Petrarca'nın doğduğu evin burada olması da benim için Arezzo'nun değerini arttırıyor. Aslında şu an Petrarca'nın evi diye gezdiğimiz mekanın büyük bir kısmı zaman içinde yıkılmış. Bugünkü halini almasıysa bir hayırseverin katkılarıyla olmuş. Yapı içerisinde edebiyat, sanat ve fen akademileri bulunuyor.
Pzt, Salı, Çrş, Cuma ve Cts günleri 11.30 - 16.30 arası açık, pazarları ise 10.30 - 17.30 arasında gezilebilir. Ancak perşembeleri ve resmi tatillerde kapalı. Tam bilet fiyatı 4 euro, 65 yaş üzeri ve 25 yaş altı öğrenciler 3 euro, 6 yaş altı ise ücretsiz giriş yapabiliyor.

Şehirde ayrıca Leonardo da Vinci'nin bir müzesi bulunuyor, 'Leonardo e l'Aretino' adında. Ancak biz burayı keşfettiğimizde çoktan kapanmıştı ve giremedik. 11.30 - 15.30 arasında açıkmış.
Şehrin sonunda bizi oldukça huzurlu bir park bekliyor. Parkta oturup biraz soluklanıyoruz ve muhteşem bir manzara izliyoruz. Karşıda ise şehir için büyük anlam ifade eden Francesco Petrarca'nın bir heykelini görüyoruz.

Arezzo'yu gezerken sıcaklığın 42 derece olması nedeniyle karnımızı buz gibi dondurmayla doyurarak şehirden ayrılıyoruz.

Şehirden ufak görüntüler:
Arezzolular temiz olduklarını göstermek amacıyla şehrin her yanına çamaşır asıyorlarmış. Tamam tamam kabul ettik hadi temizsiniz =)

Arezzo'da bir gelin arabası =) Küçüklüğünü göstermek için yanına birisinin gelmesini bekledik =)

Açıkcası bunun ne anlama geldiğini anlayamadık: ağaçta salıncaklar asılı

Arezzo halkı okumayı ve bunu sanatla göstermeyi çok seviyorlar

Dediğim gibi her yerde kitap var...

22 Ağu 2014

İtalyan Pizzası

Öncelikli olarak aklınızdaki pizza fotoğrafını çıkarın oradan!

Tamam mı? Çıkardınız mı? Pekala başlayalım o zaman =))

Şimdi şöyle düşünelim: 2 çeşit pizza vardır: birisi amerikan pizzası diğeri ise italyan pizzası. İşte bizim bildiğimiz, kafamızda canlandırdığımız, aklımıza ilk gelen pizza da amerikan pizzası.

İtalyan pizzasını ben daha çok bizim pideye benzetiyorum. (Gerçi bu pizzanın gerçekten karadeniz pidesinden geldiğine dair bir hikaye duymuştum ama şu an dayandıracak bir kaynağım yok.) İnce açılmış, malzemesi öyle amerikan pizzası gibi bol olmayan, odun ateşinde pişen çıtır çıtır bir hamuru var.

Eski zamanlarda sadece fakirlerin yediği bu hamur işi domatesin eklenmesiyle zenginlerin de mutfağına girmeye başlamış. Pizzanın gelişimindeki en önemli tarih ise 1899 yılı. Çünkü kraliçe Margherita ünlü Napolili pizzacı Raffaele Esposito'nun pizzasını denemek ister. Bu onurlu görevi seve seve kabul eden Esposito, kraliçe için italyan bayrağı renklerinde bir pizza hazırlar. Kırmızı renk için domates, beyaz renk için mozzarella peyniri, yeşil renk içinse fesleğen kullanır. Adını da kraliçeden alan bu pizza İtalya'nın en ünlü ve en çok tüketilen pizzası haline gelir: Pizza Margherita.

Bugün bile hala Napoli pizzalarının İtalya'nın en iyi pizzaları olduğu iddia edilir. Hatta Julia Roberts 'Eat Pray Love' filminde sırf bu pizza için Napoli'nin yolunu tutar.

Ben daha çok margherita, mantarlı (ai funghi) ya da sebzeli (alle verdure) tercih ediyorum. Eğer içinde domuz eti olmasın derseniz sihirli cümle şu: 'No carne maiale!' ('no karne mayale' diye okunuyor)

Bilinmesi gerekenler:
  1. İtalya'da 'pizza' diye değil, 'pitsa' diye okunur. 
  2. Pizza fiyatları çok farklılık göstermiyor, köşe başındaki pizzacıda yemektense güzel bir 'pizzeria'da (pizzacı) yemeyi tercih ediyorum ben. Yalnızca güzel bir yerin 'coperto'su yani masaya oturma ücreti değişebiliyor (kişi başı 1-2 euro civarında).
  3. Eğer derseniz ki ben pizzamı alıp meydanda yiyeceğim ya da eve götüreceğim, o zaman bunu anlatmak için 'porta via' deyimini kullanmalısınız ki paket yapsınlar sizin için. Böylelikle 'coperto' ödememiş olursunuz.
  4. İtalya'da her köşe başında dilim pizza satan yerler var. Pizzanızı alıp 2 dakika içinde yiyip hayatınıza devam ediyorsunuz ki bunların fiyatları çok uygun oluyor (1 parça malzemesine göre 1 ila 1,5 euro arasında değişiyor). 
  5. Bir de kapalı pizzalarının tadına bakayım derseniz 'focaccia' (fokaçça) aramalısınız. Genellikle dilim pizzacılarda bulunuyorlar.

'Pizza ai Funghi' Mantarlı pizza

'Pizza Boscaiola' Bostan sebzeli pizza 

'Pizza ai Funghi Porcini' Porcini mantarlı pizza

  
Julia Roberts'ın pizzasıyla aşk yaşadığı sahne =)
                     

20 Ağu 2014

Diodato - Se Solo Avessi un Altro


 
Haftanın şarkısı Diodato'dan 'Se solo avessi un altro'. Bir başyapıt olduğunu söyleyemeyeceğim, hatta ilk dinlediğimde nefret ettim bile diyebilirim ama italyan televizyonlarında ve radyolarında o kadar çok çalıyor ki en sonunda kendimi alakasız bir şekilde şarkıyı mırıldanırken bulmaya başladım! 

81'li olan Diodato'nun bu ilk albümü değil. Eğer dinlemek isterseniz  'E forse sono un pazzo', 'Ubriaco' ve 2014 Sanremo Festivali'ne katıldığı 'Babilonia' da diğer hitleri arasında sayılabilir.

Klipteki hatun kim diye merak ediyorsanız da: Francesca Petretto, 32 yaşında ve aktris. Aynı zamanda bir ayakkabıcıda çalıştığını da yazmış bloğunda. Ama aslında fen bilimleri mezunuymuş...

                 

İşte size dinletmek istediğim şarkının sözleri: 

Se solo avessi un altro

Se solo avessi un altro

Qualcuno da guardare

Con cui poter tornare ad essere sensuale

Qualcuno con cui si possa giocare

Se solo avessi un altro

Capace di ascoltare

Che sappia consolare, sicuro e passionale

Qualcuno con cui sentirsi speciale...

Cosa faresti se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro?

Mi butteresti via,

Mi butteresti via,

Mi butteresti via...

Se solo avessi un altro

Da cui poter andare

Quando non ti capisco, e quando ti ferisco

Col mio essere superficiale...

Se solo avessi un altro

Con cui poter viaggiare

Parigi très jolie,

Qualcuno con cui sentirsi speciale...

Cosa faresti se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro?

Mi butteresti via,

Mi butteresti via,

Mi butteresti via...
 
  
Mi butteresti via,

Mi butteresti via,

Mi butteresti via...

Ma dici che ami solo me

Non è possibile trovare un altro come te

Ma l'uomo col suo fascino,

Irresistibile e poi chissà com'è, com'è...

Cosa faresti se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro,

Se soltanto avessi un altro?

Mi butteresti via,

Mi butteresti via,

Mi butteresti via...

19 Ağu 2014

Palio

Palio, Siena'da 2 temmuz ve 16 ağustos olmak üzere her yıl 2 defa gerçekleştirilen bir tür at yarışıdır.

Yarışa 17 mahalle (contrada) katılıyor. Ancak yarışın yapıldığı alan (Piazza del Campo) çok dar olduğundan tek seferde bunlardan yalnızca 10 tanesi yarışabiliyor. Buna da kura çekimi ile karar veriliyor. Yarışamayan 7 mahalle bir sonraki yarışa direkt olarak katılma hakkını elde ediyor. Kalan 3 mahalle de yine kurayla belirleniyor. Diğer bir ilginç kura da hangi mahallenin hangi atla yarışa katılacağının  belirlendiği kura. Öyle her mahalle kendi atını yetiştiremiyor, bu yüzden hangi atın hangi mahalleye çıkacağı da çok önemli. Çünkü iyi olan at hangi mahalleye gelirse o mahallenin şansı önemli ölçüde artmış oluyor. Bu yüzden kura çekimi sonrasında ata birşey olmasın diye diğer mahallelerden saklıyorlar! Çünkü atın değişmesi gibi birşey söz konusu değil, yarışa mutlaka o at ile katılmak zorunda mahalle. Eğer ata birşey olursa mahalle yarıştan çekilmek zorunda kalıyor. 16 Ağustos'ta yapılan yarış öncesi Giraffaların atı sakatlandığı için söz konusu mahalle yarıştan çekilmek zorunda kaldı ve 10 yerine 9 mahalle yarıştı. Bunu fırsat bilen diğer mahalle ahalisi ise ata zarar vermek adına herşeyi yapmaya hazır! Hatta bir gün öncesinde verilen yemek sırasında hem jokeyi hem de atı zehirleyebilirler! O yüzden taa ki her at ve jokey yarış günü öğlen 2 civarında kendi mahallelerinde bulunan kiliselerde kutsanana kadar koruma altında olmak zorundalar. Hatta ben sırf renklerini beğendiğim için Leocorno mahallesine ait bir fular almıştım ve boynuma takmıştım. Siena sokaklarını gezerken birden kendimi Civetta bölgesinde buldum. Civettalılar oturmuş birlikte yemek yiyorlardı, ben de saf saf etrafa bakınıyordum ki adamın teki gelip "No Signora!" diye beni tehdit edinceye kadar! Ben ne olduğunu pek anlayamadım ilk başta ama sonradan rehberimizin bize söyledikleri geldi aklıma yani size yukarıda anlattığım olay: meğersem atı oralarda saklıyorlarmış, ben de rakip mahalleden olduğum için (!) adam oraya girmeme izin vermedi. Tabiki ben tırs tırs geri döndüm.

Peki diyelim ki Drago mahallesinden bir çocuk Civetta mahallesinden bir kızla evlendi, peki doğacak çocukları hangi mahalleden sayılacak? Bunun için evlenmeden önce bir sözleşme yapıyorlar, böylelikle çocuğun hangi mahalleye ait olacağı doğmadan belirlenmiş oluyor. Bu yarış Sienalılar için bu denli önemli bir olay!  

Yarış başlamadan önce mutlaka sahanın içerisinde kalan alanda yerinizi almanız gerekiyor. Şahsen biz 4'te girdik içeri, yarışın 7'de başladığı düşünülürse erken gibi gelebilir ama bir kere kapılar kapandığında yarışı izlemeniz için yalnızca paralı yerler kalıyor, bunlar da 300 euro'dan başlıyor. Seçim sizin tabi! Ben zenginim deyip kenarlarda oturmak isterseniz ortadaki onbinlerce kişi size gıptayla bakıp iç geçirirler! Çünkü dediğim gibi içeri bir kere girdiniz mi bir daha çıkış yok! Yemeğinizi ya önceden yiyeceksiniz ya da içeri gelirken alacaksınız. Tüketeceğiniz sıvı miktarına da çok dikkat edin yoksa tuvalet ihtiyacınızı karşılayamazsınız =)

Bütün bunların sonucunda yarışın saatlerce süreceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz! Çünkü yarış sadece ve sadece 1 dak 20 saniye sürüyor! Piazza del Campo'da 3 tur veeee siz ortada kendi çevrenizde dönerek yarışın ne olduğunu anlayana kadar çoktan bitmiş oluyor =) Değer mi? diye sorarsanız bence değer! O havayı solumak gerçekten çok özel bir deneyim. Ölmeden önce görmeniz gereken 100 etkinlik başlığı gibi birşey açmak gerekse mutlaka Palio'yu içine koymak gerekirdi diye düşünüyorum.

Bu arada ilginç bir ayrıntı da yarış esnasında kazanmak adına herşeyin mübah olması! Rakip takımın atını düşürebilirsiniz hatta jokeyi dürtüp yere fırlatabilirsiniz! Eğer jokey düşer ve at yarışa devam edip de kazanırsa yarışı o mahalle kazanmış oluyormuş. Çünkü asıl önemli olan jokey değil onların gözünde; at! Şu ana kadar böyle bir zafer kazanılmamış gerçi...

Bu sene Civettalar kazandı (beni tehdit eden adamın takımı!). Gerçekten onlar için ne kadar önemli bir şey olduğunu yarış sonrası kutlamalar sırasında gördüm çünkü hepsi ağlıyordu! Algılaması güç bir durum... Şimdi Civettalar 1 sene boyunca her ayın 16'sında kazandıkları bu galibiyeti düşmalarını çatlatırcasına kutlayacaklar.

Palio'nun yapıldığı meydan burası, ortadakilerden birisi ben olabilirim =)

Mahallelerin bayrakları şehrin her bir yanında satılıyor!

Yarış öncesi Drago mahallesinin atının kilise tarafından kutsanma anı!

Ödülün Duomo'dan alınıp Piazza del Campo'ya taşınma seremonisi


16.08.2014 Palio yarışının Rai 2 tarafından verilen görüntüleri
                      



15 Ağu 2014

Ferragosto Nedir?






Ağustos ayında İtalya'ya gelmek mi?! Saçmalamayın çıkarın hemen o düşünceyi kafanızdan! Sokakta italyan bulacağınızı sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çünkü adamlar para pul derdinde değil, turistler gelir ağustos ayında para kazanırız belki dükkanları kapatmayalım kafasında hele hiç değiller! Çünkü ağustos demek italyanlar için Ferragosto demek yani tatil demek.


Peki nedir bu Ferragosto? Aslında katoliklerin Meryem Ana'nın göğe yükseldiğine inandıkları gün. Bu da tam olarak 15 Ağustos tarihine denk geliyor. Bu açıdan Ferragosto dini bir bayram.

Kelime anlamı ise latince 'feriae Augusti'den geliyor, yani 'Augustus'un tatili'. Hikayesi ise şu şekilde: Milattan önce 8 yılında Roma İmparatoru Augustus yorucu hasat dönemi sonunda halkının dinlenmesini istiyor ve o güne kadarki bir çok tatili birleştirerek uzunca bir dinlenme süreci ile onları ödüllendiriyor. 15 Ağustos tarihi ile başlayan bu dönemde imparatorluk içerisinde çeşitli eğlenceler düzenleniyor. At yarışları da tabi ki başı çekiyor. Hatta bugün bile bu geleneği yaşatmak adına 16 Ağustos'ta Siena'da Palio yarışları düzenleniyor.

Faşizm döneminde bile Mussolini Ferragosto'yu es geçmemiş ve insanlar gidip İtalya'yı gezsinler diye tren biletlerini çok ucuza satmış.

Günümüzde ise İtalya'nın farklı yörelerinde farklı geleneklerle kutlanıyor Ferragosto. Bazıları şıkır şıkır giyinip güzel restoranlarda yemek yiyorlar, bazıları ise evde geleneksel yemeklerini hazırlayarak ailecek parkların yolunu tutuyorlar. Ama büyük çoğunluğu uzunca bir tatil yapmayı tercih ediyor. Bu yüzden şehirler, turistler dışında hayalet şehirlere dönüşüyor; plajlar ise adım atılamayacak kadar tıklım tıklım oluyor.

Ferragosto'nun geleneksel yemeği ne mi? Bunu bilmek istediğinize emin misiniz bilemiyorum ama işte size sorunun cevabı:

Kızarmış güvercin!

Veee marketlerin bile kapalı olduğuna dair ispatlarım:

Burası bir market. 15'inde zaten kapalı ama 3 ağustos'tan itibaren de sadece belirli saatlerde açık. Öğle saatlerinde ise siesta!


Burası bayağı insaniyetli davranmış 3 gün kapalı sadece!


Burası bir kırtasiye. 8'inden 19'una kadar kapalı. Bizde olsa kasaya eş dost birisini koyarız müşterinin ayağı kesilmesin diye!


Kütüphane bile 11'i ile 14'ü arası tamamen kapalı!


Genel olarak 24'üne kadar kapalılar.

O halde herkese Buon Ferragosto! =))




11 Ağu 2014

Tiramisu

Tiramisu kelimesi italyanca tirare, mi ve su kelimelerinin birleşiminden meydana geliyor. Yani içerisinde 'beni yukarı çek', 'çek çıkar beni' anlamlarını barındırıyor. Neden mi bu anlama geliyor? Çünkü kullanılan malzemeler kişide afrodizyak etkisi yaratıyor!

Tabiki İtalya'daki tiramisu kavramı bizdekinden çok farklı. Bunun öncelikli nedeni bizde krema için labne kullanılıyor olması. İtalya'da ise mascarpone isimli bir peynir kullanıyorlar. Evet görünüş açısından labneye benziyor ama tadı kesinlikle çok farklı. Ayrıca bizim annelerimiz kedi dili bisküvi kullanıyorlar, burda ise onun yerine savoiardi kullanılıyor. Her ikisi de Türkiye'de olan şeyler ama elbetteki çok uygun fiyatlara değil!

İtalya'da tiramisu'yu ben buldum! ben buldum! diyen bir çok şehir ve restoran var. Ve bir çok da efsane... Efsanelerden birine göre Siena'da ortaya çıkıyor bu tatlı: Toscana dükü Cosimo de Medici şehre teşrif ediyor, bunu kutlamak isteyen pastacılar onun büyüklüğünüe yakışacak kadar lezzetli ancak kişiliğindeki zarafeti ortaya koyacak kadar da basit malzemelerden oluşacak bir tatlı yapmaya karar veriyorlar ve sonucunda da tiramisu ortaya çıkıyor. Vakti zamanında buna 'zuppa del duca' diyorlar yani 'dük'ün karışımı', zaman içerisinde ise bugünkü ismini alıyor.


  İşte size bildiğimiz anne borcamına yapılmış bir tiramisu fotoğrafı


Ve bu da sunuluş şekli. Çok büyük hayallerle gelmeyin çünkü önünüze bir bulamaç çıkabilir =)