1 Şub 2015

Spritz Tarifi




Spritz benim İtalya'ya tapma nedenlerimden biri olabilir! Hani geriye dönüp baktığında İtalya'ya dair neyi özlersin derseniz cevabı kesinlikle Spritz olur!

Nedir peki bu turuncu renkli Spritz denilen şey?

Orjinalinde Venedik'in de içinde bulunduğu Veneto bölgesinde ortaya çıkan alkollü bir kokteyl. Daha çok yemek öncesi aperatif olarak tüketiliyor.

Vakti zamanında savaş nedeniyle Venedik'te bulunan Avusturya askerlerinin alkol derecesi yüksek Veneto şaraplarını seyreltmek amacıyla şarabın üzerine acqua frizzante (gazlı su) 'püskürtmesiyle' ortaya çıkmış. Spritz kelimesi de almanca 'spritzen' yani 'püskürtmek' fiilinden geliyor. Tabiki zaman içerisinde farklı bölgelerde farklı tarifler ortaya çıkmış ama özellikle 2008 yılında Aperol markasının reklamlarıyla şu an bildiğimiz turuncu renkli Spritz ulusal bir boyut kazanmış.

Campari ile yapılanı bana çok acı geliyor o yüzden Aperol'u tercih ediyorum.

Gelelim Spritz tarifimize:

3 birim şampanya (ya da beyaz şarap - ben şampanyayı tercih ediyorum)
2 birim Aperol
1 birim gazlı su (maden suyu olabilir ama çoğu çok gazlı kalıyor, benim önerim Uludağ Premium ya da Starbucks'larda kolaylıkla bulabileceğiniz Pellegrino)
1 dilim portakal
Bol miktarda buz

Kokteyl bardağımızın içerisine buzları dolduruyoruz üzerine sırasıyla Aperol, şampanya ve gazlı suyu ekliyoruz. Bir kokteyl karıştırıcı ile homojen hale getirip portakal dilimini de ekliyoruz. Veee meşhur Spritz'imiz hazır!

Evde yapacağınız Spritz'inizin iyi bir pub da içeceğiniz Spritz kadar lezzetli olacağından şüpheniz olmasın.

Buon Appetito =)







30 Eyl 2014

Roma'da Patates Kızartması: Fries

 

İtalyanlar bizim kadar patates kızartması yiyen bir toplum değil. (Belki de hepsinin ince olmasının nedeni budur!) Amerikan kültürü hamburger, patates kızartması, koladan çok tüm dünyanın bildiği gibi pizza, makarna ve şarap tüketiyorlar. Daha önce pizza yazımda da belirttiğim gibi pizzanın yanında da patates kızartması yenmez! Menülerde de çok az rastlarsınız (birahaneler dışında).

Peki patates kızartmasını bu kadar az tanıyan bir coğrafyada hem de Roma'nın göbeğinde bir patates kızartmacısı açılırsa ne olur? Yanıtı Vatikan'a 3 dakika yürüme mesafesinde olan Fries'te. Sabah akşam önünde kuyruk olan bu mekan çok kısa zamanda yeni şubesini de açacakmış.

Patatesi çok sevdiğim için mi bilmiyorum ama bana inanılmaz lezzetli geliyor patatesleri. Gözünüzün önünde patatesleri kesip kızartıyorlar. Ama asıl iddiaları sosları: Ev yapımı ketçaptan, mayoneze, cheddar peynirli sostan, köri sosuna hatta ve hatta kebap tadında sosa kadar onlarca sos seçeneği sunuyor. Fiyatlar da Roma şartlarına göre oldukça uygun: küçük patates kızartması (bence hiç de küçük değil!) 3 €, büyük boyu 4 €, king boyu ise 5.5 €. Ayrıca patates cipsi de yapıyorlar, bu sıcacık cipsin fiyatı ise 2.5 €. Seçeceğiniz ilk sos ücretsiz, ilk sostan sonraki her sos için 50 cent ödemeniz gerekiyor. Açıkcası bana tek sos bile fazla geliyor.

Kendilerini patates gurmesi olarak tanımlayan, patates kızartmalarımız fast food gibi görünse de çok sağlıklı diyen işletmenin internet sitesi: www.deliciousfries.com

Adres: Via di Porta Cavallegeri, 19 (önündeki kuyruktan tanıyacağınıza eminim!) 

Cheddar peyniri sosum ve patates kızartmam!

Patates cipsimi sossuz tercih ediyorum


Herşey gözünüzün önünde yapılıyor








22 Eyl 2014

Roma'nın Keşfedilmemişleri: Porta Portese Bit Pazarı

1 senemi Roma'da geçireceğim için Roma'nın çok bilinmeyen taraflarını keşfetmeye adadım kendimi. Henüz çok yeni ve acemiyim bu konuda ama Roma'nın Keşfedilmemişleri adı altında yazacağım herşey turizm acentalarının klasik Roma turunun dışında kalan yerlerini keşfettirecek size.

Bugünkü konumuz alışık olduğumuz, eski adıyla bit pazarı yeni adıyla sosyete pazarı! Roma'da bit pazarı kurulursa nasıl olur?

Pazar, her pazar günü sabah erken saatlerden öğlen 2 civarına kadar Porta Portese'de kuruluyor. Yaklaşık 1 km uzunluğundaki pazar hem italyanlar hem de turistler tarafından oldukça rağbet görüyor. Ancak italyan satıcıdan çok şehrin her yerinde olduğu gibi burada da hintli satıcı hakimiyeti var.

Pazarda orijinal ürünler bulabilirsiniz: bir çok antika ürün, 2. el eşyalar, italyan derisi ayakkabılar çantalar ya da kaliteli kıyafetler, italyan stili ceketler; ya da bir çok markanın takliti çanta, gözlük, 1 euro'ya üretim fazlası kıyafetler, alet edavat, takı, ıvır zıvır bir çok şey... 

Biz, pazarın son saatlerinde gittiğimiz için satıcılar artık ellerindekileri çıkarmak istediklerinden öngördükleri fiyatlardan çok daha ucuza veriyorlard.

Pazarlık payı her zaman var unutmayın sakın! 10 dedikleri şeyi 3'e alabilirsiniz.

Gördüğünüz gibi konsept, etrafa saçmaca!


Takılar 1 Euro


Mutfak malzemeleri de bulunabiliyor



Çantalar kapanın elinde kalıyor =)

4 Eyl 2014

İtalyan Kahve Çeşitleri


İtalyanlar için kahve hayatın vazgeçilmez bir parçası. Biz nasıl her sabah kahvaltıda, 5 çayında pastaların yanında, akşam yemekten sonra çay içiyorsak onlar da kahve içiyorlar. Ama onlarda kahveler çeşit çeşit... Ben de sizin için İtalya'da hangi kahve ne zaman nerede içiliyor gibi sorulara cevap vermeye çalıştım.

Öncelikli olarak kahve barlarda içilir. Bar, italyanlar için kahvaltı yapılan (cornetto + kahve ile), ayaküstü uğranıp bancoda kahve içilebilen, akşamüstü ise aperitivo yapılabilen yer demek. Yani bizdeki gibi içip dağıtalım, dans edelim mekanı demek değil bar!  

Daha önce de bahsettiğim gibi italyanlar öyle çalışkan insanlar değiller, her restoranı, her dükkanı, her mağazayı öyle istediğiniz her saat açık göremezsiniz. Ancak bu barlar İtalya'nın en çok mesai yapan yerleri (aslında İtalya için böyle bir genelleme yapmak çılgınlık ama neyse...). O yüzden genellikle açık oluyorlar.

Gelelim en kritik 2 duruma: 
  1. Kahve nasıl ısmarlanır?
  2. Parası nasıl ödenir?
Neden bu 2 durumun kritik olduğunu anlamak için o heyecanı yaşamanız gerekiyor. Çünkü en basitinden italyanlar çok hızlı konuşuyorlar! İtalyan olmayıp italyanca bilen birisi için bile bu ilk deneyim çok korkutucu olabiliyor (şahsen yaşayan bir insan olarak konuşuyorum)!

Şimdi girdik bardan içeri. Öncelikli sorunsalımız hangi kahveyi içmeniz gerektiğine karar vermek. Onu aşağıda uzun uzun açıkladım. Kahve seçimini yaptıktan sonra banconun ardındaki kişiye istediğiniz kahveyi belirtip parasını ödemelisiniz. Dikkat edin eğer ayakta bancoda (yani tezgahta) içecekseniz 'al banco' ya da 'al bar' diye belirtmelisiniz; eğer oturarak masada içecekseniz 'al tavolo' demelisiniz. Çünkü eğer masada içerseniz fiyat katlanacak (en basitinden bir cappuccinonun banco fiyatı 1.20 iken, tavolo fiyatı 1.80 olabiliyor)! Bu aşamada bütün kelimeleri ağızlarında yuvarlayan italyan baristalar (barda kahve yapan kişi demek), size masada mı diye sorabilir ve siz daha ne olduğunu anlayamadan ağzınızdan çıkan bir si ile elinize tutuşturulmuş bir al tavolo fişi ile ortalığa yabancı bakışlar atabilirsiniz =))

Kalabalık yerlerde fişi önceden alıp sonra kahve peşine düşmeniz gerekebilir (bu aşamada Türk olmanızla gurur duyacağınıza şüpheniz olmasın çünkü ufak çapta bir itiş kakış sonrası anca kahvenizi elde edebiliyorsunuz! =)) ) ancak sakin, bir kaç kişinin olduğu bir barda önce kahvenizi ısmarlayıp, bitirdikten sonra bardağınızı uzatıp parasını ödeyebilirsiniz. Eğer kahveyi ya da baristayı beğenirseniz fincanın yanına ufak meblağda bir bozukluk bırakabilirsiniz.

Ben hangi bara gideceğime nasıl karar veriyorum? Sevdiğim kahve markalarına göre yapıyorum bu seçimi: illy ve lavazza her zaman öncelikli tercihim. Bunu anlaması da çok zor değil: mekana girişte  markanın afişini görmeniz mümkün.

Gelelim kahve çeşitlerine ve ne zaman içildiklerine:

  • Caffé Espresso
Türk kahvesine en çok benzeyen italyan kahvesi bence espresso. Çünkü kahve çekirdekleri bizdeki gibi ince çekiliyor. Ancak tadı türk kahvesinden daha yoğun, bizdeki mırraya benziyor. Küçücük bir bardak içinde 1,2 yudumluk birşey gelecek önünüze şok olmayın =) Zaten espressonun kelime anlamı da hızlı yapılan ve aynı zamanda hızlı tüketilen manasına gönderme yapıyor. Sipariş ederken caffé (kaffe) demeniz gerekiyor, sakın espresso demeyin! Küçümseyen bakışlara maruz kalmak istemiyorsanız tabiki... Espresso günün her saatinde içilebilir.
 

  • Cappuccino
Benim en sevdiğim kahve çeşidi: cappuccino (kappuççino). Espresso, latte (süt) ve köpükten oluşan bu mükemmel kahve sabah kahvaltıda yanında bir cornetto (kruvasan) ile tercih ediliyor. Kesinlikle ve kesinlikle yemeklerden sonra içilmiyor! Yemek yiyip ardından cappuccino sipariş ettiğinizde ayaklı cehalet olduğunuza sizi inandıracaklardır =) Onun yerine caffé isteyin.
 

  • Caffé Macchiato
 Macchiato (makkiato), espressoya çok az süt ilave edilip o acılığını kıran bir kahve.
  • Latte Macchiato
Latte macchiato (latte makkiato), genellikle koca bir bardak sütün içine biraz espresso konmasıyla hazırlanan kahve. Latte macchiato demeyip yalnızca latte derseniz önünüze bir bardak süt gelir, çünkü latte süt demek =)
  • Caffé Lungo
Caffé lungo (kaffe lungo), espressonun 1,2 yudumluk bir şey olduğu düşünülürse caffé lungo 3,4 yudumluk bir kahve. Ancak daha fazla su eklenerek yapıldığından espressoya göre tadı daha hafif.
  • Caffé Americano
Caffé americano (kaffe amerikano), espressoya bol miktarda sıcak su eklenmesiyle elde edilen bir kahve çeşidi. Benim en sevmediğim kahve kesinlikle bu! Kahvenin tadının kaybolduğunu düşünüyorum, sanki az önce kahve içilen bardak yıkanmamış da aynı bardakla su içiyormuşsunuz gibi!
  • Caffé Ristretto 
Espressonun sertliği bana yetmiyor daha da sertini isterim ben derseniz o 1 yudumluk espressonun yerine 1/2 yudumluk ristretto içebilirsiniz.

  • Caffé Corretto
Caffé corretto (kaffe korretto), espressoya 2 cc kadar likör eklenmesiyle elde edilen kahve çeşidi. Ben şu ana kadar grappa, varnelli ve molinari ile yapıldığını gördüm. Bunlar italyan içkileri. Ama aynı zamanla baileys ile de yapılabileceğini söyledi barista.
  • Caffé d'Orzo
Kahve çekirdeğiyle alakası olmayan, yalnızca arpadan yapılan bir içecek caffé d'orzo (kaffe d'ortso). Bunu genellikle yaşlı amcalar teyzeler içerken görüyorum çünkü sağlık açısından en zararsız olan kahve görünümlü içecek bu.
  • Caffé Ginseng 
 Caffé ginseng (cinseng), oldukça tatlı bir kahve çeşidi.
 
  • Caffé Doppio
Doppio (dopyo), italyancada çift demek. Yani eğer espresso bana az geliyor aynı kıvamda daha fazla içmek istiyorum derseniz aynı fincanda 2 espresso içebilirsiniz.
  • Cappuccino di Soia
Cappuccinonun soya sütüyle yapılmış hali. Genellikle her barda olmuyor.

  • Caffé Freddo
Freddo (fıreddo), italyancada soğuk demek. Soğuk kahve içmek isterseniz, latte macchiatonun buzlu haliyle karşılaşırsınız. İsterseniz panna (krema) ekletebilirsiniz. Ama her bar yapmıyor, neden bilmiyorum!

  • Granita al Caffé
Granita (gıranita), espressonun buza dönüştürülmüş hali. Çocukluğumuzun dondurması (!) meybuzun kahveli olduğunu düşünün, üzerine de panna (krema)... Ohhh! Oldukça lezzetli bir yaz içeceği ancak granita için ayrı bir makine gerekiyor o yüzden her yerde olmuyor. 
  • Caffé Shakerato
Caffé shakerato (kaffe şakerato), espressonun içine buz, tercihe göre şeker, vanilya likörü ya da baileys katılarak shakerda çalkalanarak yapılıyor. Daha çok akşam üzeri aperitivo kapsamında gençler tarafından tüketiliyor.


Ev tipi espresso makinesi

Kahvenin yanında leziz bir torta (tatlı) yemeyi unutmayın sakın!

3 Eyl 2014

Dear Jack - La Pioggia é uno Stato d'Animo

                                                                    
Dear Jack 2012 yılında kurulmuş olan bir rock grubu. Asıl büyük çıkışlarını bizdeki Yetenek Sizsiniz yarışmasının benzeri italyan bir programda 2.lik elde ederek yakalamışlar. Grup 5 kişiden oluşuyor: Alessio Bernabei (vokal), Francesco Pierozzi (elektronik ve akustik gitar), Lorenzo Cantarini (elektronik gitar), Alessandro Presti (bas gitar) ve Riccardo Ruiu (bateri). Realized ve You Gotta Leave Right Away grubun ilk single'ları. Mayıs 2014'te de ilk albümleri olan Domani é un Altro Film'i çıkarmışlar. Sizin için seçtiğim şarkı ise bu albümün ikinci klip şarkısı: La Pioggia é uno Stato d'Animo. Valla şu an İtalya Dear Jack grubuyla yıkılıyor. Bunda çocukların asi, yakışıklı, genç kızları peşinden sürükleyecek potansiyelde boyband kavramına tam anlamıyla uymalarının da katkısı olduğu bir gerçek! 
                                                                                         
           


La pioggia è uno stato d'animo
che mi prende quando non sei qui vicino a me

Ho pensato bene a cosa dirti questa sera
languida la notte
e anche l'atmosfera è giusta
per togliermi di dosso ogni peso adesso
ogni peso adesso
lascio parlare il mio istinto
che non si sa mai
la mia pelle grida
mentre il vento bacia già
i tuoi occhi e ti accarezza
corpo e anima,
corpo e anima, anima
se vince chi fugge
allora ho perso perché
resto immobile davanti all'amore
e quindi a te

la pioggia è uno stato d'animo
che mi prende quando non sei
qui vicino a me
la fine di questo spettacolo
questa sera sarai solo tu
a decidere

e ti accorgi dell'intensità
di un momento
solo quando è già passato
quando è ormai un ricordo
le parole passano
ma il mio amore è ancora qua
e tu sei là
se vince chi fugge
allora hai perso perché
resti immobile davanti all'amore
e quindi a me

la pioggia è uno stato d'animo
che ti prende quando non sono
vicino a te
la fine di questo spettacolo
questa sera sarò solo io
a decidere

piove sul mio mento,
piove a terra e sul cemento,
potrei scivolare, è assurdo
un tempo eri il mio appiglio
anche se la pioggia mi ha
bagnato
io ritorno come nuovo,
come fossi a un nuovo inizio
il mio stato d'animo è
una nube passeggera,
soffiami parole come
soffi la ferita quando è ancora viva
com'è stata viva questa fiamma
che di fuoco ha solamente
l'apparenza che m'inganna

la pioggia è uno stato d'animo

la fine di questo spettacolo
questa sera sarai solo tu
a decidere

26 Ağu 2014

Gezi Rehberi: Arezzo

Arezzo, Toskana bölgesinde bulunan yaklaşık 100 bin nüfuslu ufacık ve ama çok sevimli bir şehir.


Demiryolu ile ulaşım oldukça kolay çünkü zaten tren istasyonu neredeyse şehrin ortasına bırakıyor. Her italyan şehrinde olduğu gibi ilk önce yapmanız gereken bir 'tourist information' bulmak. Çünkü buradan ücretsiz edineceğiniz harita sayesinde şehirde gezilebilecek her noktaya kaybolmadan ulaşabilirsiniz.

Şehre ilk adım attığınızda sizi öncelikle Piazza della Repubblica meydanında kitapçılar karşılayacak. İkinci el kitap satan bu kitapçılarda gözüme çarpan kitabı sizinle paylaşmalıyım: Elif Şafak'ın 'Baba ve Piç'i (La Bastarda di İstanbul).


Via Guido Monaco boyunca ilerliyoruz ve karşımıza caddeye adını veren Guido Monaco'nun heykeli çıkıyor. Kendisi ortaçağda müzik hayatına önemli katkılarda bulunmuş, günümüzde kullanılan modern müzik notasyonunun babası sayılıyor. Doğum yeri net değil ama Arezzolular bayağı sahiplenmiş gibi duruyor.

Buradan en büyük meydan Piazza Grande'nin yolunu tutuyoruz. Zaten şehir çok küçük, kaçıracağınız bir şey olacağını sanmıyorum.
İlk başta gözümüze çarpmayan bir ayrıntı birden dikkatimizi çekiyor: Arezzo, 'La Vita é Bella' (Hayat Güzeldir) filminin çekildiği şehir!!!
Onlar Hayat Güzeldir filminin Arezzo'da çekilmiş olmasından çok gurur duyuyorlar. Ayrıca bunu bir turizm hamlesi haline getirip filmin her karesinin nerede çekildiğini gösteren tabelalar koymuşlar. Mesela aşağıdaki sahneler meydanda çekilmiş o yüzden tabelası meydanda duruyor.



Filme ait sahneler
Bizim gözümüzden film sahnelerinin çekildiği yerler



Bir edebiyat öğrencisi olarak Petrarca'nın doğduğu evin burada olması da benim için Arezzo'nun değerini arttırıyor. Aslında şu an Petrarca'nın evi diye gezdiğimiz mekanın büyük bir kısmı zaman içinde yıkılmış. Bugünkü halini almasıysa bir hayırseverin katkılarıyla olmuş. Yapı içerisinde edebiyat, sanat ve fen akademileri bulunuyor.
Pzt, Salı, Çrş, Cuma ve Cts günleri 11.30 - 16.30 arası açık, pazarları ise 10.30 - 17.30 arasında gezilebilir. Ancak perşembeleri ve resmi tatillerde kapalı. Tam bilet fiyatı 4 euro, 65 yaş üzeri ve 25 yaş altı öğrenciler 3 euro, 6 yaş altı ise ücretsiz giriş yapabiliyor.

Şehirde ayrıca Leonardo da Vinci'nin bir müzesi bulunuyor, 'Leonardo e l'Aretino' adında. Ancak biz burayı keşfettiğimizde çoktan kapanmıştı ve giremedik. 11.30 - 15.30 arasında açıkmış.
Şehrin sonunda bizi oldukça huzurlu bir park bekliyor. Parkta oturup biraz soluklanıyoruz ve muhteşem bir manzara izliyoruz. Karşıda ise şehir için büyük anlam ifade eden Francesco Petrarca'nın bir heykelini görüyoruz.

Arezzo'yu gezerken sıcaklığın 42 derece olması nedeniyle karnımızı buz gibi dondurmayla doyurarak şehirden ayrılıyoruz.

Şehirden ufak görüntüler:
Arezzolular temiz olduklarını göstermek amacıyla şehrin her yanına çamaşır asıyorlarmış. Tamam tamam kabul ettik hadi temizsiniz =)

Arezzo'da bir gelin arabası =) Küçüklüğünü göstermek için yanına birisinin gelmesini bekledik =)

Açıkcası bunun ne anlama geldiğini anlayamadık: ağaçta salıncaklar asılı

Arezzo halkı okumayı ve bunu sanatla göstermeyi çok seviyorlar

Dediğim gibi her yerde kitap var...

22 Ağu 2014

İtalyan Pizzası

Öncelikli olarak aklınızdaki pizza fotoğrafını çıkarın oradan!

Tamam mı? Çıkardınız mı? Pekala başlayalım o zaman =))

Şimdi şöyle düşünelim: 2 çeşit pizza vardır: birisi amerikan pizzası diğeri ise italyan pizzası. İşte bizim bildiğimiz, kafamızda canlandırdığımız, aklımıza ilk gelen pizza da amerikan pizzası.

İtalyan pizzasını ben daha çok bizim pideye benzetiyorum. (Gerçi bu pizzanın gerçekten karadeniz pidesinden geldiğine dair bir hikaye duymuştum ama şu an dayandıracak bir kaynağım yok.) İnce açılmış, malzemesi öyle amerikan pizzası gibi bol olmayan, odun ateşinde pişen çıtır çıtır bir hamuru var.

Eski zamanlarda sadece fakirlerin yediği bu hamur işi domatesin eklenmesiyle zenginlerin de mutfağına girmeye başlamış. Pizzanın gelişimindeki en önemli tarih ise 1899 yılı. Çünkü kraliçe Margherita ünlü Napolili pizzacı Raffaele Esposito'nun pizzasını denemek ister. Bu onurlu görevi seve seve kabul eden Esposito, kraliçe için italyan bayrağı renklerinde bir pizza hazırlar. Kırmızı renk için domates, beyaz renk için mozzarella peyniri, yeşil renk içinse fesleğen kullanır. Adını da kraliçeden alan bu pizza İtalya'nın en ünlü ve en çok tüketilen pizzası haline gelir: Pizza Margherita.

Bugün bile hala Napoli pizzalarının İtalya'nın en iyi pizzaları olduğu iddia edilir. Hatta Julia Roberts 'Eat Pray Love' filminde sırf bu pizza için Napoli'nin yolunu tutar.

Ben daha çok margherita, mantarlı (ai funghi) ya da sebzeli (alle verdure) tercih ediyorum. Eğer içinde domuz eti olmasın derseniz sihirli cümle şu: 'No carne maiale!' ('no karne mayale' diye okunuyor)

Bilinmesi gerekenler:
  1. İtalya'da 'pizza' diye değil, 'pitsa' diye okunur. 
  2. Pizza fiyatları çok farklılık göstermiyor, köşe başındaki pizzacıda yemektense güzel bir 'pizzeria'da (pizzacı) yemeyi tercih ediyorum ben. Yalnızca güzel bir yerin 'coperto'su yani masaya oturma ücreti değişebiliyor (kişi başı 1-2 euro civarında).
  3. Eğer derseniz ki ben pizzamı alıp meydanda yiyeceğim ya da eve götüreceğim, o zaman bunu anlatmak için 'porta via' deyimini kullanmalısınız ki paket yapsınlar sizin için. Böylelikle 'coperto' ödememiş olursunuz.
  4. İtalya'da her köşe başında dilim pizza satan yerler var. Pizzanızı alıp 2 dakika içinde yiyip hayatınıza devam ediyorsunuz ki bunların fiyatları çok uygun oluyor (1 parça malzemesine göre 1 ila 1,5 euro arasında değişiyor). 
  5. Bir de kapalı pizzalarının tadına bakayım derseniz 'focaccia' (fokaçça) aramalısınız. Genellikle dilim pizzacılarda bulunuyorlar.

'Pizza ai Funghi' Mantarlı pizza

'Pizza Boscaiola' Bostan sebzeli pizza 

'Pizza ai Funghi Porcini' Porcini mantarlı pizza

  
Julia Roberts'ın pizzasıyla aşk yaşadığı sahne =)